Makaleler

İtekleyen Zaman

Do you really want immortality- Chryssalis

Koşuyoruz, durmadan, ciğerlerimiz yanarcasına. Ulaşmak istediğimiz bir yer var. İçimizde ki boşluk hissini doldurmak. Huzur bulmak, hayatın anlamına erişmek istiyoruz. Önemli olmak, saygı duyulmak, iz bırakmak…

Hayatın akış hızına ve içinde yaşadığımız sistemin taleplerine ayak uydurabilmek, ona yetişebilmek için oradan oraya savruluyoruz.

Geride kalmışlık hissi yaşamamak için, debeleniyor. Adeta, zaman tarafından itekleniyoruz. Hiçbir şeyi kaçırmamak, her şeye yetişebilmek arzusu içinde yorgun düşüyoruz. Ardından mutsuzluk, hayal kırıklığı, pişmanlıklar yaşıyor. Bu hengame içerisinde, erişmeyi arzuladığımız her şeyden birer birer vazgeçip, eksiliyoruz. Kendimize uzaklaşıyor. Yabancılaşıyoruz. Bütüne bakmaktansa, küçük parçalarda, parçalanıyoruz.

Kendiliğindenliğimizi yitiriyoruz. Günden güne. Robotsu, mekanik bir hal alıyor yaşantımız. Sadece belirli görevleri yerine getirmekle yükümlüymüşüz gibi bir rutinin içine düşüyoruz.

Oysa, arada bir durup, soluk almayı unutuyoruz! Durup, ne olup bittiğine şöyle uzaktan bir bakabilmeyi.

Ne için bütün bu hız?

Zaman sanki kendiliğinden aktı geçmişte. Şimdi ki gibi iteklenmiyorduk arkadan. Bugün bu hıza, itekleyen hıza iyi direnmemin sebebinin de eski yılların olduğunu düşünüyorum. Koşuşmuyorduk.” (Engin Geçtan Açık Radyo, Dünya Hali, Sizin “Eyvah”‘ınız nedir? adlı programdan)

Zamanı, yakalama peşinde koşmadan, onunla ahenk içinde aktığımız güzel günlere…

Saygılarımla.

Loading

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Call Now Button